DTTU0110

züstü bilgisayar ve N 97 veriyo- ruz. Hediyeleri zaman zaman değiştiriyoruz. Para ödülü hiç düşünmedik. Programa ilişkin olarak ne tür tepkiler alıyorsunuz? ‘Haberin Var mı?’ esasında son derece basit, gündemi takip edip etmediğinizi sınayabileceği- niz bir program. Ben sürekli ola- rak yarışma formatında bir haber programı yapmak istediğimi söy- lüyordum. O yarışmayı izleyen in- sanlar hem ekranın başında sıkıl- mayarak iyi vakit geçirsinler hem de o gün olan biten bir şeyler akıllarında kalsın istiyordum. Ni- tekim sürekli olarak olumlu geri- bildirimler alıyoruz. Bazı izleyici- ler hiçbir haber bülteni izlemese- ler bile yarışma sayesinde o gün olup bitenler hakkında bilgi sahi- bi olduklarını söylüyorlar. Sonuç- ta ‘Haberin Var mı?’ yeni bir prog- ram. Eleştiriler yavaş yavaş orta- ya çıkacaktır. Herhangi bir oku- yucu olarak ntvmsnbc.com’a gi- rerek eleştirilerinizi gönderebili- yorsunuz. Açıkçası eleştirilerden yararlanmak da istiyoruz. Prog- ramın belki formatında ve içeri- ğinde zamanla değişiklikler ola- bilir. Sonuçta önemli olan herke- sin olmasa bile çoğunluğun seve- rek izleyebileceği bir şeyi sun- mak istiyoruz. Yarışma esnasında sizi etkileyen yarışmacılar oluyor mu? Elbette oluyor. Geçenlerde (Kasım ayı içinde) Manisa’dan Hanımşah isimli bir hanımefen- di yarıştı. Ailesinin kısa birr süre önce Yugoslavya’dan Türkiye’ye göç ettiğini anlattı. Altı kızının ve yine altı pırlanta gibi damadının olduğundan bahsetti. Bütün bun- ları anlatırken son derece aydın, kendini düzgün bir şekilde ifade eden ama aynı zamanda ‘ev ha- nımıyım’ diyebilecek kadar mu- tevazı birinin programa katıla- rak yarışması beni çok mutlu et- ti. Ödül de kazandı, yanlış hatır- lamıyorsam bir dizüstü bilgisa- yar aldı. Programın sonunda da damatlarının ailelerine teşekkür etti. Bunları görünce insan ister istemez çok keyifleniyor. Mesela dün akşam (18 Kasım Çarşamba) yeni evli mali müşa- vir bir bayan ile yarıştık. Bir mali müşavirin verdiğimiz hediyelere çok ihtiyacı olmadığını düşüne- biliriz. Ancak sorulan beş soruyu bildiler ve büyük bir sevinç çığlı- ğı attılar. Ben de onlara “Bu çığ- lık başarılı olmanın ve kazanma- nın bir göstergesidir” dedim. Bu arada yeniden tiyatroda oynamaya başladınız. Biraz da bu gelişmeden bahseder misiniz? Dentistanbul’daki görevim, muayenehanemdeki hastalarım, ‘Halkın Sesi’ ve ‘Haberin Var mı?’ yetmezmiş gibi geçen yıl yeniden tiyatroda oynamaya başladım. Oyunumuzun ismi de ‘Yalancının Resmi’. Memet Bay- dur’un yazdığı, Özcan Alpar’ın yönettiği, Alev Aykent ile benim oynadığım iki kişilik oyun. Geç- tiğimiz Mayıs ayında ilkini sah- neledik, ardından 4-5 defa oyna- dık. Ara ara Caddebostan Kültür Merkezi’nde oynuyoruz, ayrıca Oyun Atölyesi’nde sahneleyece- ğiz. Kasım-Mayıs dönemi ara- sında oynamayı planlıyoruz. Müziklerini İnce Saz’ın kurucu- larından Cengiz Onuralp yaptı. Kendisi çok önemli bir müzik insanıdır. Dekorlarını Murat Ay- dın yaparken Erdoğan Bayra- koğlu teknik sorumluluğu üst- lendi. ‘Yalancının Resmi’ Memet Baydur’un çok keyifli oyunların- dan biri. İki saate yakın sürüyor ve sahne üzerinde iki kişi per- formans gösteriyor. Özcan Al- par’ın, Alev Aykent’in ve benim olgunluk dönemi oyunu oldu. Çünkü biz üçümüz 1980’lerin başında birlikte oynamıştık. Yı- lar sonra yeniden bir araya gel- diğimizde oyunculuk anlamında her birimizin farklılaştığını ve bir yerlere geldiğimizi fark et- tik. Oyun için bir yıl çalıştık. ‘Ya- lancının Resmi’ hayattaki payla- şımlarımızı anlatıyor. Kendi dünyalarına sıkışıp kalmış bir kadın ve erkeğin, metaforik an- lamda nasıl birbirlerine yaklaş- tıklarını yansıtıyor. Adamın biri parkta bir kadını görür. Arala- rında bir sohbet başlar. Adam bu sohbette, Picasso, Nazım Hikmet gibi ünlü kişileri tanıdı- ğından bahseder. Bu durum ka- dının ilgisini çeker. Sahnede dört mevsimi görebiliyorsunuz. Seyirci ise adamın anlattıkları- nın gerçek olup olmadığını sor- gulamaya başlayacak. Bunca yoğun temponun altından nasıl kalkıyorsunuz? Meslektaşlarınız olan dişhekimlerine vermek istediğiniz bir mesajınız var mı? Valla dişhekimliğini yapan birinin her şeyi başarılı bir şe- kilde yapabileceğine inanıyo- rum. Dişhekimliğiyle uğraşan birinin mutlaka başka bir uğraş- la, mesela bir hobiyle ilgilene- rek yaşadığı stresi atması gerek- tiğini düşünüyorum. Çünkü diş- hekimliği stresli ve yeniliklerin günden güne takip edilmesini zorunlu kılan bir alan. Sadece dişhekimliği yaparak hayat geç- mez. Bu kadar işi başarabilme- min en büyük sebebi hayatı en iyi biçimde yaşama isteğimdir. İnsan uğraştığı işlerden hoşnut oluyorsa hiçbir zorluk yaşamı- yor ve başarılı oluyor. DT DENTAL TRIBUNE Türkiye Baskısı Röportaj 13 Sayfa 12DT

Please activate JavaScript!
Please install Adobe Flash Player, click here for download